Satrançla Büyüyen Zihinler: Benim Hikâyem

Satrançla Büyüyen Zihinler: Benim Hikâyem

Küçükken, bir gün babam eve eski bir satranç tahtası ile geldi. Tozlu bir kutunun içinden çıkardığı tahta, sanki yıllardır birinin ona yeniden hayat vermesini bekliyormuş gibiydi. “Hadi bakalım, sana bir şeyler öğreteyim,” dedi. O gün taşların nasıl hareket ettiğini öğrenmekle başladım, ama zamanla fark ettim ki satranç bana sadece oyunu değil, düşünmeyi de öğretiyordu. Şimdi geriye dönüp baktığımda, satrançla geçirdiğim saatlerin zihnimi nasıl şekillendirdiğini daha iyi anlıyorum. Ve eğer çocuğunuz varsa ya da bir gün anne-baba olmayı planlıyorsanız, bu oyunun onların zihin gelişimine nasıl bir sihir kattığını anlatmak istiyorum.

İlk başta satranç bana sabretmeyi öğretti. Düşünsenize, 8 yaşında bir çocuğum ve atın L şeklinde hareket ettiğini anlamaya çalışıyorum. İlk oyunlarda sürekli şah-mat oluyordum, ama pes etmedim. Her kayıptan sonra “Bir dahaki sefere neyi farklı yaparım?” diye sordum kendime. Bu, çocuk aklıma problem çözme yeteneğini aşıladı. Araştırmalar da bunu destekliyor; satranç oynayan çocuklar, karmaşık problemleri çözmede daha başarılı oluyor çünkü oyun, hamleleri planlamayı ve stratejiler geliştirmeyi gerektiriyor.

Bir de odaklanma meselesi var. Okulda bazen derslerde dikkatim dağılırdı, ama satranç tahtasının başına oturduğumda sanki dünya dururdu. O an sadece rakibim, taşlar ve下一步 (bir sonraki hamle) vardı. Bu konsantrasyon alışkanlığı, zamanla ödevlerime ve projelerime de yansıdı. Bilimsel çalışmalar da gösteriyor ki, satranç oynayan çocuklar dikkat sürelerini uzatabiliyor ve bu, akademik başarılarına bile olumlu etki ediyor.

Ama bence satrançın en güzel yanı, yaratıcılığı ateşlemesi. “Veziri buraya koyarsam ne olur?” ya da “Bu piyonu feda edersem rakibi şaşırtabilir miyim?” gibi sorular, hayal gücümü sürekli çalıştırdı. Her oyun bir hikâye gibiydi ve ben o hikâyenin yazarıydım. Çocukların zihinlerini özgürce çalıştırması için satranç harika bir alan sunuyor; hem mantıklı düşünüyorsun hem de çılgın fikirler deniyorsun.

Tabii, her şey tozpembe değil. İlk başlarda kaybetmek sinir bozucu olabiliyordu. Ama bu da bana bir şey öğretti: başarısızlık, öğrenmenin bir parçası. Şimdi yeğenlerimle oynarken onlara da bunu söylüyorum: “Kaybetmek dünyanın sonu değil, önemli olan neyi farklı yapabileceğini bulmak.” Satranç, çocuklara duygularını kontrol etmeyi ve soğukkanlılıkla hareket etmeyi öğretiyor.

Eğer siz de çocuğunuza satranç öğretmeyi düşünüyorsanız, şunu söyleyeyim: Bu sadece bir oyun değil, bir zihin egzersizi. Benim için satranç, hem eğlenceli bir hobi hem de hayat boyu kullanacağım beceriler kazandıran bir öğretmen oldu. Onların da bu keyfi yaşamasını ve zihinlerinin bu güzel oyunla büyümesini izlemek istemez misiniz? Bir tahta, birkaç taş ve biraz merakla başlayın; gerisi kendiliğinden gelir.

.